Kocaeli ili İzmit ilçesinde faaliyet gösteren ofisimizde, alanında uzmanlaşmış iyi idari dava avukatı ile tüm idare hukuku konularında danışmanlık ve dava avukatlığı hizmeti verilmektedir.

İdare hukukunda başvuru şekilleri ve süreler oldukça hassas usûl kurallarına bağlı tutulmuştur. Dava dilekçesi, İdari Yargılama Usul Kanununda belirtilen şekil, süre ve esaslar kapsamında hazırlanmalıdır.  Süreler, idari işlemin niteliğine göre değişiklik gösterebilmekte, sürelerin kaçırılması hak kaybına sebebiyet verebilmektedir.  Genel itibariyle Türk Hukukunda Avukat aracılığıyla dava açma zorunluluğu bulunmamakla beraber, İdari davalar teknik davalardır. Bu nedenle alanında uzman iyi idari dava avukatı ile süreci takip etmeniz faydanıza olacaktır.

İdari işlemin uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartlarının birlikte gerçekleşmesi durumunda yürütmenin durdurulmasına karar verilebilmesi mümkündür. 

İdare hukuku, idarenin kuruluşuna, yapısına, işleyişine ve idarenin yerine getirdiği işlevin düzenlenmesine ilişkin kuralları içerir. İdare’nin amacı kamu yararını gerçekleştirmektedir. İdare tüm faaliyetlerini yürütürken, hukuk devleti ilkesi gereği Anayasa’ya ve yasalara uygun davranmak zorundadır. 

T.C.  Anayasasına göre: “İdarenin her türlü eylem ve işlemlerine karşı yargı yolu açıktır.” (m.125) “Yasama ve yürütme organları ile idare, mahkeme kararlarına uymak zorundadır; bu organlar ve idare, mahkeme kararlarını hiçbir suretle değiştiremez ve bunların yerine getirilmesini geciktiremez.” (m.138) 

İdarenin sorumluluk halleri, kusurlu sorumluluk ve kusursuz sorumluluk olmak üzere ikiye ayrılır. Kamu hizmetinin “kötü işlemesi”, “geç işlemesi” yahut “hiç işlememesi” hallerinde hizmetin kusurlu işlediği ve bu nedenle idarenin tazmin yükümlülüğü bulunduğu kabul edilmektedir. Söz konusu bu kusur ise hizmet kusuru olarak nitelendirilmektedir. 

İdare kimi zaman tamamen kusursuz (hukuka uygun) hareket etse dahi, kamu hizmetlerini yürütürken bireylere zarar verebilir. Bu durumlarda mühim olan, idari işlem ve eylemin hukuka uygunluğu değil, tazmin sorumluluğuna ilişkin koşulların bulunup bulunmadığıdır.

İdari yargıda davalar, iptal davaları ve tam yargı davaları olarak iki ana başlıkta toplanmaktadır. 

İptal davaları; idari işlemin yetki, şekil, sebep, konu, maksat açısından hukuka aykırı olması halinde idari işlemin iptali ile geriye dönük sonuç doğurmamasını sağlamaktadır. İptal davasında hukuka uygunluk denetimi söz konusudur. İşlemin hukuka aykırı olduğunu tespit eden yargı organı, idari işlemin iptaline karar verecektir. İdari işlemin iptaline ilişkin karar, kendiliğinden hukuksal sonuç doğurmakta; geçmişe etkili olarak dava konusu işlemi hükümsüz kılmaktadır.

Tam yargı davalarında ise, eğer meydana gelen zararın kaynağı idari bir işlem ise bu durumun öğrenilmesinden itibaren 1 yıl içerisinde davanın açılarak oluşan zararların tazmini amaçlanmaktadır.  Tam yargı davalarında, hakkı ihlal edilen kimsenin talebi üzerine hâkim, hak ihlalinin giderilmesine yönelik her türlü kararı alabilmekte; idareyi davacıya tazminat ödemeye mahkum edebileceği gibi, davacının “…bir hakkın yerine getirilmesi, saldırının durdurulması, eski durumunun geri getirilmesi” yolundaki taleplerini de karşılayabilmektedir. 

Bazı durumlarda, dava açmadan önce idareye başvuru zorunluluğu bulunmaktadır. İdarenin talebe olumsuz cevap vermesi ya da belirli sürede talebi cevapsız bırakması (zımni red) halinde dava açma süreleri başlamaktadır. Davaların görevli ve yetkili mahkemelerde açılması gerekmektedir. 

İdare mahkemelerinin kararları, kararın niteliğine göre Bölge İdare Mahkemeleri (istinaf) ve Danıştay (temyiz) denetiminden geçtikten sonra kesinleşmektedir. 

Avukatlık büromuz, müvekkillerimize özellikle aşağıdaki konularda hukuki destek vermektedir:

UZMAN EKİBİMİZ