HALİNE MÜNASİP EV KAVRAMI
Ev kavramından yerel örf ve adetlerce konut olarak ihtiyaçlara karşılık verebilecek, apartman dairesi, müstakil ev veya bunlar üzerindeki paylı ya da müşterek mülkiyet payı anlaşılması gerekir.[1]
Haline münasip ev kavramı, borçlunun ve ailesinin sosyal yaşantısını idame ettirebilecek, barınma ihtiyacına asgari düzeyde karşılık verebilecek meskeni ifade eder.
Bir meskenin borçlunun haline münasip bir ev niteliğine haiz olup olmadığı borçlunun ve ailesinin sosyal yaşantılarına ve ihtiyaçlarına göre tespit edilmektedir. Borçlunun meşgul olduğu faaliyetler ve bulunduğu konum kendisi ve ailesi adına belirttiğimiz kıstaslardan daha lüks bir meskende ikamet etmesini gerektirmez. Burada bulunan aile teriminin geniş anlamda yorumlanması gerekmektedir ve bu aile kavramının içine borçlu ile beraber yaşayan ve bakımıyla yükümlü olduğu kişiler dahildir.[2] Örneğin aile kavramının içine borçlu ile birlikte oturan oğlu,gelini ve reşit çocukları dahildir.
Borçlunun haline münasip evi belirtilen kıstaslar neticesinde değerlendirilmesinin ardından, borçlunun ve ailesinin sosyal yaşantısına ve ihtiyaçlarına göre mütevazi bir ev seçimi yerine lüks tercihler yapılmış olması durumunda borçlunun haczedilemezlik şikayetinde bulunması mümkün olmayacak, İcra Mahkemesi tarafından gerekli değerlendirmeler yapılarak borçlunun haline uygun evi tespit edilecektir.
Haline münasip ev nitelendirmelerinde borçlunun haczedilemezlik iddiasını ileri sürebilmesi için kendisine ait olan meskenin tek hisseden oluşmaması durumunda da meskeniyet iddiasında bulunulabilmektedir.[3]
Borçlunun birden fazla meskeninin bulunması halinde borçlu haczedilen meskeni için meskeniyet iddiasında bulunabilmektedir. Birden fazla meskenin bulunması bu iddiayı ileri sürmeye engel teşkil etmemektedir.[1]
Haline münasip ev denildiği durumda meskeniyet iddiasının tek mesken olarak sınırlandırılması hakkaniyete aykırı durumlara yol açabilmektedir. İİK meskeniyet iddiasının tek ev ile sınırlandırılması yönelik bir kısıtlaması bulunmamaktadır. Borçlu ve ailesinin gereksinimleri üzerine tek evin bu kişilerin gereksinimlerini karşılamaya elverişli olmadığı durumlarda iki evin de kendilerine bırakılması söz konusu olabilmektedir.[1] Borçlunun bu iki ev içinde meskeniyet iddiasında bulunabilmesi için iki evin de haline münasip ev olarak değerlendirilmesi gerekmektedir eğer bu evlerden biri asgarilik yerine lüksiyata müsaade ediyorsa borçlu iki ev için de meskeniyet iddiasında bulunamayacaktır.[2]
HACZEDİLEMEZLİK NİTELİĞİNDEN FERAGAT
Bir borçlu kanun hükümlerine dayanarak haczi kabil olmayan mallar ve haklar hakkında haczedilemez niteliklerinden feragat edebilir. Ancak İİK m.83/a maddesi haczi caiz olmayan mallar ve haklar ile kısmen haczi caiz olan şeylerin haczolunabileceğine dair önceden yapılan feragat anlaşmalarını geçersiz kılmaktadır. Buna göre haline münasip ev üzerinde haczedilmezlikten feragat hakkı yalnızca haciz sırasında veya hacizden sonra kullanılabilir. Çünkü borçlu haciz işlemlerinden önce yapacağı feragatin sonuçlarını tam olarak öngörebilmesi beklenemez ve bu durum, borçlu hakkında geri dönülemeyecek sonuçlara yok açabilir. Bu sebeple kanun koyucu borçluyu verebileceği yanlış kararlardan korumuş bulunmaktadır.[1] Borçlunun haline münasip evinin tespiti yapılırken sadece borçlu kıstas alınarak bir belirleme yapılmamıştır. Bu tespitte borçlunun aile kavramının içine dahil olabilecek
kişiler ve ihtiyaçları da göz önünde tutulmuştur. Her ne kadar tespitinde aile içinde bulunan fertler ve ihtiyaçları göz önünde tutulmuş olsa da, Yargıtay meskeniyet şikayetinde bulunma imkanını sadece borçluya tanımıştır.[1]
Haczedilmezlikten feragat anlaşması, haciz işlemlerine gelinceye kadar yapılamaz bu sebeple haciz aşamasında yapılan feragat, haciz aşamasına gelmemiş takipler üzerinde bir etki doğurmamaktadır. Bu durumla paralel olarak haczedilemezlikten feragat anlaşması, sadece borçlu ve lehine feragat yapılan alacaklı arasında etkilerini doğurur. [2]
Haczi mümkün olmayan malların haczi durumunda borçlu, şikayet süresi içinde hacze karşı şikayette bulunmamışsa, bu borçlunun hacizden zımnen feragat ettiğini gösterir. Bu geçersiz haciz, şikayet hakkının kullanılmaması üzerine geçerli hale geldiği kabul edilmektedir.[3]
BORÇLUNUN HALİNE MÜNASİP EVİ ÜZERİNDEKİ İPOTEK TESİSİNİN ETKİLERİ
Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, vermiş olduğu bir kararında[1] borçlunun haline münasip evi üzerinde ipotek tesis etmesi durumunda, başka alacaklılar tarafından başlatılan takiplerde meskeniyet iddiasında bulunamayacağını belirtmiştir. Yargıtay, vermiş olduğu kararı gerekçelendirirken ipotek tesisine rıza göstermiş borçlu için ipoteğin kalkmaması ve ipotek edilen taşınmazın satılması durumunda burada meskeniyet iddiasında bulunamayacağını belirtmiştir. Buna bağlı olarak ipoteğe rıza göstermiş borçluyu, taşınmazının satılmasını göze almış borçlu olarak nitelendirdiğinden borçlunun ipotek tesisini, meskeniyet iddiasından önceden feragat olarak değerlendirmektedir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi vermiş olduğu bir kararında[1] ise ev üzerinde ipotek tesisinin mutlak anlamda meskeniyet iddiasından feragat sayılamayacağını belirtmiştir. Tesis edilen ipoteğin, hangi nedenle gerçekleştirildiğinin araştırılması gerektiğini buna göre ipotek tesisinin haczedilmezlikten feragat anlamına gelip gelmeyeceğinin kararının verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Yargıtay, ipotek tesisinin haczedilemezliğe etkisi bakımından son zamanlarda ipoteğin zorunlu olup olmamasına göre bir ayrıma gitmiştir.İpoteğin, mesken kredisi, esnaf kredisi, zirai kredi gibi zorunlu olarak kurulmuş ipoteklerden olması durumunda Yargıtay, borçlunun meskeniyet iddiasında bulunabileceğine yönelik karar[2] vermiştir. Bunun sebebi olarak, sosyal amaçlı verilen kredilerde teminat zorunlu ipotek tesisi olarak belirlenmiştir ve bu ipotek tesisi borçlunun tasarrufunda bulunmadığından, haczedilemezlik iddiasına müsaade edilmemesi durumunda ortaya çıkacak mağduriyetler önlenmek istenmiştir.
Yargıtay bir başka kararında[3] ise tesis edilen ipoteğin haciz işlemlerine başlanılmasından önce kaldırılması durumunda borçlunun haczedilemezlik iddiasında bulunabileceğini, kaldırılan ipoteğin buna engel olmadığını belirtmektedir.
YARGITAY KARARLARINA GÖRE HALİNE MÜNASİP EV SAYILABİLECEK YAPILAR
Borçlunun mesken olarak nitelendirmiş olduğu evinin tapuda arsa olarak kayıtlı olan taşınmaz üzerinde bulunması meskeniyet iddiasının ileri sürülmesine engel değildir.[1] Borçluya ait olan taşınmazın barınmaya elverişli olmaması, yıkık veya harap bulunması, o mesken hakkında haczedilemezlik iddiasının ileri sürülmesine engel olmamaktadır.[2] Borçlunun üzerine tapuda kayıtlı başka bir gayrımenkul bulunmaması durumunda, yıkık ve harap yapının borçlu ve ailesi adına kullanılmaya elverişli olmasa
dahi bu mesken için meskeniyet iddiasında bulunulabilir.[1] Bu durumla bağlantılı olarak aynı zamanda borçlu bir ev adına meskeniyet şikayetinde bulunabilmesi için o evi fiilen kullanmasına gerek bulunmamaktadır.[2] İİK, mesken için haline münasipliği yeterli bulmuştur aynı zamanda meskeni kullanma şartı aramamıştır.[3]
Bir mesken için haczedilemezlik şikayetinde bulunabilmesi için o taşınmazın tam anlamıyla tamamlanmasına gerek yoktur.[4]Borçlu henüz tamamlanmayan bir ev için meskeniyet şikayetinde bulunabilir.Yargıtay, bir kararında inşa halindeki mesken için yapılan meskeniyet şikayetinin reddedilmesini doğru bulmamıştır.[5]
Borçlunun sahip olduğu yazlık ya da bağ evi niteliğindeki taşınmazlarını meskeniyet şikayetinde ileri sürebilmemiz için bu yapıların mesken için kullanışlı olması yeterlidir.Yargıtay, bir kararında[6] borçlunun yazlık evi için meskeniyet iddiasını kabul etmiştir, o evde sürekli oturma şartını aramamıştır.Yargıtay, bir başka kararında[7] tapuda bağ olarak görülen taşınmazdaki bağ evinin meskeniyet iddiasının ileri sürülebilmesi için herhangi bir engel teşkil etmediğini belirtmektedir.Hatta aynı taşınmazın paylı olması durumunda dahi , kendi payı üzerinden meskeniyet şikayetinde bulunabileceğine karar vermiştir.
Borçlu ve ailesi için ihtiyaçlarına karşılık verebilecek bir meskenin haline münasip ev olabileceği belirtilmişti. Aynı zamanda bu ev hakkında haczedilemezlik itirazında bulunulabilmesi için meskenin tapuya kayıtlı olması gerekmemektedir.[8] Yargıtay da, meskeniyet şikayeti yapılabilmesi meskenin tapuya kayıtlı olması şartını aramamış, gecekondu amacıyla yapılmış yapı için de meskeniyet şikayetinde bulunulabileceği yönünde karar[9] vermiştir.
Bir meskenin konut oluşunun yanında aynı zamanda bir işyeri olarak da kullanılması bu yapının meskeniyet iddiasından mahrum bırakılacağı anlamına gelmemektedir. Borçlu haczedilen taşınmazını hem konut hem iş yeri olarak kullandığı durumlarda bu durum haczedilemezliği ileri sürmesine engel değildir. Örneğin borçlunun evinin bir kısmı barınma ihtiyaçlı olarak kullanılmasının yanında diğer kısmının da bir bakkal olarak kapatılmış olması durumunda da borçlu kişi, meskeniyet şikayetinde bulunabilecektir.[1] Yargıtay, bir kararında[2] borçlu ve ailesi tarafından konut amacıyla da kullanılan mandıranın satılması halinde borçlunun haline münasip alabileceği evin tespiti gerekirken bu değerlendirilmenin yapılmamasını hatalı bulmuştur ve buradan anlayacağımız üzere Yargıtay da konut ve işyerinin birlikte kullanılması hallerinde dahi meskeniyet şikayetinde bulunulabileceğini belirtmektedir.
HACZEDİLEMEZLİK İDDİASININ İLERİ SÜRÜLEMEYECEĞİ HALLER
İİK m.82/13’de, 82. maddede sayılan haczi caiz olmayan mallardan 2,3,4,5,7 ve 12 numaralı bentlerdeki istisnalar, borcun sayılan eşya bedellerinden doğmamasına bağlanmıştır.Yani bu bentte denmek istiyor ki borçlunun sayılan mallarının haczedilememesi için bu malların borçlunun kendisine ait olması gerekmektedir. Şayet borç, bu malların satış bedelinden doğmuş olması halinde borçlu, satıcı alacaklıya karşı bu malların haczi kabil olmayan mallardan olduğu iddiasını ileri süremez.[1]Borcun özellikle bu malın satış bedelinden doğmuş olması gerekmektedir. Şayet şöyle bir örnekte borçlu, alacaklıdan almış olduğu bir borç üzerine bu malı almış olması ihtimalinde, borcu alacaklıdan almış olsa dahi yine de bu borç haczedilemeyecek malın satış bedelinden doğmaması sebebiyle borçlu, alacaklıya karşı sayılan istisna mallar için haczedilemezlik iddiasında bulunabilmektedir. Borçlu ile alacaklı arasında mesken üzerine bir satış vaadi anlaşmasının yapılmış olması durumunda eğer alacaklı bu meskene ait bedelin tamamen veya kısmen borçluya ödenmesi üzerine, borçlu eğer meskeni alacaklıya devretmemişse, alacaklı bu satış
vaadinin ihlaline yönelik icra takibi başlatması durumunda , borçlu burada satış vaadine konu olan mesken üzerinden haczedilemezlik iddiasında bulunamamaktadır.[1]
Borçlunun haczedilmiş arsası üzerine bir mesken inşa etmesi durumunda borçlu, bu mesken için haczedilemezlik iddiasında bulunamamaktadır.[2]Yargıtay bozduğu bir kararda [3] arsanın haczedilmesi üzerine borçlunun tasarruf yetkisi sınırlandığından ötürü borçlunun haczedilen arsa üzerine mesken inşa etmesi durumunda bu mesken üzerinden haczedilemezlik iddiasında bulunamayacağını belirtmiştir.
MESKENİYET İDDİASINDA USUL
Meskeniyet iddiasında yalnız borçlu bulunabilmektedir.Borçlu dışındakilere bu hak tanınmamıştır. Öğretide borçlu yanında aile bireylerinin de bu haktan faydalanması gerektiği düşünülse de Yargıtay bir kararında[1] meskeniyet şikayetini sadece borçlunun gerçekleştirebileceğine karar vermiştir.
Meskeniyet iddiası haczi gerçekleştiren icra dairesinin bağlı bulunduğu icra mahkemesine yapılmalıdır.[2]
İİK m.16’ya göre şikayet sebebinin öğrenildiği tarihten itibaren yedi gün içinde şikayetin icra mahkemesine yapılması gerekmektedir. Dolayısıyla meskeniyet şikayeti evin haczedilmesinin öğrenebilmesinden itibaren yedi gün içinde gerçekleştirilmesi gerekmektedir.Borçlu yedi gün içinde meskeniyet şikayetini gerçekleştirmemesi durumunda meskeniyet iddiasından vazgeçmiş sayılmaktadır ancak bu durum sadece yapılan icra takibi için geçerlidir, borçlu diğer takipler için bu hakkından faydalanmaya devam edebilecektir.[3]
———————————–
[1] BULUT, Uğur, “Borçlunun Haline Münasip Evi Üzerinde İpotek Tesisi ve Haczedilmezlikten Feragat”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl: 2012, Cilt: 12, Sayı: Özel Sayı 2010, (s. 1073-1103),s.1076
[2] ÖZBAKIR, Senem Ö., Borçlunun Haline Münasip Evinin Haczedilememesi (Meskeniyet İddiası- İİK.m.82/12), Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010,s11
[3] KAÇAK, Haczedilemezlik, s. 53.; UYAR, İcra Hukukunda Haciz, s. 660.
[4]ÖZBAKIR, Senem Ö., Borçlunun Haline Münasip Evinin Haczedilememesi (Meskeniyet İddiası- İİK.m.82/12), Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010, s.17
[5] KURU, Haczi Caiz Olmayan Şeyler, s.306.; POSTACIOĞLU, İcra Hukuku Esasları, s. 361
[6] ÖZBAKIR, Senem Ö., Borçlunun Haline Münasip Evinin Haczedilememesi (Meskeniyet İddiası- İİK.m.82/12), Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010,s.19(dn.48) [7] POSTACIOĞLU, İcra Hukuku Esasları, s.415
[8] 12. HD, 08.02.2005, 24990/2109
[9]BULUT, Uğur, “Borçlunun Haline Münasip Evi Üzerinde İpotek Tesisi ve Haczedilmezlikten Feragat”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl: 2012, Cilt: 12, Sayı: Özel Sayı 2010, (s. 1073-1103),s1083
[10] POSTACIOĞLU, İcra Hukuku Esasları, s.415
[11] HGK, 22.10.1969, 714/779 (BULUT,s.1087)
[12] 12. HD, 17.03.1992, 9817/3227 (BULUT, s.1088)
[13] Yargıtay 12. HD E. 2014/35489 K. 2015/2994 T. 17/02/2015
[14] 12. HD, 11.03.2008, 2031/4651
[15] UYAR, İcra Hukukunda Hacız, s. 659
[16] POSTACIOĞLU, İcra Hukuku Esasları, s. 360.
[17] Y.İİD. 20.10.1952 TE.3985 K.4208(ÖZBAKIR,s.23)
[18] POSTACIOĞLU, İcra Hukuku Esasları, s. 360
[19]ÖZBAKIR, Senem Ö., Borçlunun Haline Münasip Evinin Haczedilememesi (Meskeniyet İddiası- İİK.m.82/12), Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010, s.14
[20] UYAR, Haciz, s. 659
[21] Y.12.HD. 31.10.1977 TE.8165 K. 8879 (ÖZBAKIR,s.24)
[22] Y.12.HD. 04.12.2006, E.20155, K.22861
[23] Y.I2.HD. 02.10.1966 TE.10745 K.11547 (ÖZBAKIR,s.30)
[24] KURU, Haczi Caiz Olmayan Şeyler. s. 307
[25] Y.12.İİD. 01.07.2004, E.13582, K.17466 (ÖZBAKIR, s.32)
[26] POSTACIOGLU, İcra Hukuku Esasları , s. 360
[27] Y.İİD. 20.04.1950 TE.1879 K.2037 (ÖZBAKIR,s33)
[28] KURU, s.519
[29] KURU, Haczi Caiz Olmayan Şeyler, s. 322-323
[30] KURU, Haczi Caiz Olmayan Şeyler, s. 307
[31] Y.İİD. 31.05.1945, E.1540, K.1496 (ÖZBAKIR,s.41)
[32] 12. HD 23.03.1995, 3247/4225; HGK 03.07.1996, 12/446-536[KURU,s516(dn.58)]
[33]ÖZBAKIR, Senem Ö., Borçlunun Haline Münasip Evinin Haczedilememesi (Meskeniyet İddiası- İİK.m.82/12), Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010, s.43
[34] KURU, s.516
FAYDALANILAN KAYNAKLAR
ARSLAN, Ramazan / YILMAZ, Ejder / TAŞPINAR AYVAZ, Sema / HANAĞASI, Emel, İcra ve İflas Hukuku, 5. Basım, Yetkin Yayınları, Ankara, 2019.
ÖZBAKIR, Senem Ö., Borçlunun Haline Münasip Evinin Haczedilememesi (Meskeniyet İddiası- İİK.m.82/12),Yüksek Lisans Tezi, İstanbul, Kadir Has Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, 2010.
BULUT, Uğur, “Borçlunun Haline Münasip Evi Üzerinde İpotek Tesisi ve Haczedilmezlikten Feragat”, Dokuz Eylül Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Yıl: 2012, Cilt: 12, Sayı: Özel Sayı 2010, s. 1073-1103.
KURU, Baki, “Haczi Caiz Olmayan Şeyler”, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi,Yıl: 1962, Cilt: 19, Sayı: 1, s. 277-326.
POSTACIOĞLU, İlhan E./SÜMER, Altay: İcra Hukuku Esasları, 5. Baskı,Vedat Kitapçılık, İstanbul 2010.
UYAR, Talih: İcra Hukukunda Haciz, 2. Baskı,Şafak Yayınevi,Manisa 1990 (Haciz).
KAÇAK, Nazif, Açılama ve İçtihatlarla Haczedilemezlik, 1. Bası,Seçkin Yayıncılık, Ankara, 2006